İnsan vücudundaki bütün organ ve dokular canlılıklarının devamı için kana gereksinim duyarlar. Adeta bir pompa gibi çalışan kalp ihtiyaç olan kanı damarlar aracılığıyla vücudun en uç noktalarına kadar gönderir. Bu yüzden tüm damarlarda bir basınç mevcuttur tıpkı sekizinci kattaki evimize suyu taşıyan su borularındaki gibi… Halk arasında yüksek tansiyon olarak bilinen ‘’Hipertansiyon’’ da damarlardaki kan basıncının normalin üzerinde olması durumudur.
Tüm dünyada yaklaşık 1 milyar kişinin hipertansiyon (HT) hastası olduğu düşünülüyor. Ülkemizde 18 yaş üzeri popülasyonda görülme sıklığı yüzde 31.8 erkeklerde yüzde 27.5, kadınlarda ise yüzde 36.1 dir. Yani ülkemizde yaklaşık 15 milyon kişi hipertansiyon hastası ve daha da önemlisi bu hastalardan 3’te 2’si yani yaklaşık 10 milyon kişi HT hastası olduğunu bilmiyor. Uzmanların ‘gizli düşman’ ‘sessiz katil’ olarak adlandırdıkları HT öyle bir hastalık ki organ hasarına neden olmadan hiçbir belirti vermiyor.
Tansiyonun yüksek olmasından kasıt rakamsal olarak büyük 12 (120 mm/hg), küçük 8 (80mm/hg) olan normal değerlerin, büyük 14 (140mm/hg), küçük 9 (90mm/hg) şeklinde yükselmesidir. HT teşhisinde tek yöntem düzenli olarak tansiyon ölçtürmektir. Tabi tansiyon ölçümünün de uzman kişilerce uygun şartlarda yapılmasına dikkat edilmelidir. Aksi takdirde doğru yapılmayan ölçümler hastaları ve doktorları yanıltabilir. HT teşhisinin konması için kan basıncı yüksekliği kendi başına yeterli olmamakla birlikte hastalık tablosunu gösteren fizik muayene bulguları ve laboratuar tetkikleri de gereklidir. Hekim bu veriler ışığında hastaya HT teşhisini koyar ve zaman kaybetmeden gerekli tedaviye başlar.
HT nedeni yüzde 90-95 hastada bilinmemekle birlikte (primer hipertansiyon), yüzde 5-10 hastada başka bir hastalığa bağlıdır. (sekonder hipertansiyon). İşte bu yüzden faili meçhul bir hastalık olarak adlandırdığım hipertansiyona yol açan nedenlerin önemli bir kısmı böbrek kaynaklıdır. Endokrin(hormonal) sebepler de bir diğer önemli grubu oluşturmaktadır. Böbrek hastalığı tedavi edilmeden hipertansiyonun kontrol altına alınması çok zordur. Bazı durumlarda da HT böbrek hastalığına yol açabilir. Bu durum aynen ‘’yumurta mı tavuktan çıkar tavuk mu yumurtadan’’ paradoksu gibi karmaşık bir hal alabilir.
Hipertansiyonun vücuda verdiği zararlara gelince, nasıl evimizdeki su borularındaki basınç artışı tıkanma ve patlamalara yol açıyorsa, HT de damarlarda patlamalara, tıkanmalara, ulaştığı organ ve dokularda hasara yol açabilir. Hipertansiyonun vücuda verdiği zararları şöyle özetleyebiliriz:
**Kalp yetmezliği, kalp büyümesi, kalbi besleyen damarlarda daralma, tıkanma ve buna bağlı olarak kalp krizi
**Böbrek yetmezliği
**Beyin kanaması ve felç
** Görme azalması ve korluk
İnsanlığın üzerinde uzun yıllardan beri ciddi sorunlar oluşturan sigara akciğer ve kalp hastalıklarının başlıca etkeni olduğu gibi; HT nedenleri arasında da azımsanmayacak bir yere sahiptir. Sigara doğrudan damar buzucu etkisi ile kanın gideceği yolları daraltıp basıncı artırır. İçilen her sigara 15 dakika tansiyonu yükseltir, basınç bir diğeri ile tekrar yükselir, bir zaman sonra da asla geriye dönmez ve HT tablosuna yol açar.
Neyse ki altta yatan nedenler bilindiği zaman tedavi edilebilir bir hastalıktır hipertansiyon. Tedavisi ise kan basıncının normal düzeylere çekilmesi ve basınç yüksekliğine bağlı organ hasarlarının azaltılması şeklinde özetlenebilir. İlaç tedavisine başlamadan önce yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet uygulamaları ile kan basıncı kontrol edilmeye çalışılır. Gerektiğinde buna ek olarak da basınç düşürmede etkili ilaçlar kullanılır.
Diyet önerileri arasında öncelikle tuz kısıtlaması gelir.(günde 6 gr ve daha az) Nitekim hiç tuz kullanmayan Avustralya’daki Aborjin topluluklarında yok denecek kadar az HT görülmesi tuz kullanımının insan sağlığı açısından ne denli önemli olduğunun açık ipuçlarını veriyor. Alkol tüketimi kısıtlanmalı ve mümkünse bırakılmalı, fazla kilolu isek kilo verilmeli ve düzenli egzersizler yapılmalıdır. Haftada 3 kez 30 dk yürüyüş ve koşular yapılmalıdır.
Hastaların verilen diyete uymaları çok önemlidir. Meyve ve hububat ürünlerince zengin, düşük yağlı sut ürünleri, balık; baklagiller, tavuk, yağsız etler ve zeytinyağlı yemekler yemek HT riskini minimuma indirir ve mevcut HT hastalarının tedavisi için de oldukça önemlidir. Akdeniz ülkelerinde yaşayanlarda kalp-damar hastalıkları riskinin düşük olması da bunun bir kanıtıdır.
HT için önerilen yaşam tarzı değişiklikleri ve diyet sadece HT hastaları için değildir. Hasta olmayanların da bunlara dikkat etmesi onların ileriki zamanlarda HT ile karşı karşıya gelme ihtimallerini minimize eder. Bahsettiğimiz önlemlerin alındığı hastalarda tedavinin devamında ilaç tedavisi başlar. Burada da dikkat edilmesi gereken husus ilaçların sürekli ve düzenli kullanılmasıdır. Çünkü HT tedavisi ömür boyudur ve ancak bu şekilde gerçek ve etkili bir tedaviden söz edilebilinir.
Yazıma tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ürkütücü boyutlara ulaşan hipertansiyonun Sağlık Bakanlığınca hazırlanan ‘’Türkiye’de HT Raporu’’ verileri ile son vermek istiyorum. Raporda İç Anadolu bölgesinden Aksaray ili yüzde 31,1’lik oran ile en fazla HT görülen il unvanı ile yer alırken, şehir merkezlerinde yaşayanların kırsal kesimdekilerinse oranla hastalığın pençesine daha çabuk düştüğü ortaya çıktı. Balıkesir yüzde 29,8, Ordu 22,4, Erzincan yüzde 21,8, Gaziantep yüzde 18,4, Mersin yüzde 14,3 ve Muğla yüzde 12,6 düzeylerinde olduğu görüldü.
Bu oranlarla Akdeniz mutfağının önemi bir kez daha gözler önüne serilmekte…
Hipertansiyondan uzak sağlıklı ve hayırlı günler dileğimle hoşçakalın…
Dr.Kutay GÜVEN